Geçen hafta Avrupa standartlarına göre kalabalık bir grupla 7 kişilik, ( 5 yetişkin 2 çocuk ) 4  günde yaklaşık 550 km arabayla yolculuk yaparak Fransa’nın ünlü Alsas-Loren Bölgesi’ndeki Şarap Yolu’nu keşfettik. Fransız mutfağının dayanılmaz lezzetleri; bizi mis gibi makaron kokusuyla şiddetle kendisine doğru çeken pastaneleri; kulağa şiir gibi gelen Fransızca diliyle biz dört günlük turumuz sırasında  tüm köylerine hayran olduk.

Paris’te çıkan olayların ilk haftasında oraya gidişimiz ise herkesin aklına aynı soruyu getirdi:  ülkeye giriş nasıl olacak? Şehirde guvenlik açısından askerler dolaştıran  ‘Strasburg’, 20 Kasım’da baslayan noel hazırlıklarını  biraz yavaslatmış gibiydi. Köy, kasaba gezdiğimiz gezide Strasbourg – Colmar arasında ise ilk durağımızdı: Obernai

0015

Rotamızsa söyleydi : Strasbourg  ( gece konaklama) –  Obernai –  Ottrot – Barr  – Ribeauville – Hunawihr – Riquewihr – Eguisheim –Turckheim –   Kaysersberg  – Colmar ( gece konaklama)

0016

0016 copy

0013

‘Hunawihr’ı  yaşam alanı olarak seçen leylekler Alsace bölgesinin sembolu.

0011

0014

0014

00147

Screenshot_5

21 Kasım günü ‘Colmar’da kaldığımız gece de ise şehir Noel’e hazırdı. Yarı ahşap, sardunyalarla donanmış bu binalar Noel suslemeleri ile muhteşemdi. Colmar ve çevresinde özellikle bağbozumu ve yılbaşında yogunluk hissedilir derecede fazla.  ‘vaaw!’ diyecek kadar en turistlik olanlarsa Ribeauville, Eguisheim, Turkheim, Riquewihr.  Kafeler, restoranlar olağanüstü çekiciyken şehirde sağnak yagmura yakalanmak inanılmaz sanssızlık.  Noel heyecanını dolu dolu yaşatan kasabaların etrafı bağlarla çevrelenmiş 4 mevsim seyre doyulmuyor.

Alsaz şarap yolu kasabalarından Kaysersberg ise bir başka güzel. Fransa demek pek çoğunuz için Paris, Cote d’Azur ya da Provence’tir. Fransa ve Almanya sınırındaki Alsace bölgesi genelde gözden kaçar, oysa çok büyük bir kayıp olduğunu belirtmek isterim.  Alsace, özellikle gotik mimari, çiçek ,özellikle sakız sardunya ve şarapseverler için çok güzel bir rota.

 

Her geçen gün İstanbul’da birbirinden farklı konseptleriyle açılan, en yenisinden en eskisine müdavimi de olabileceğiniz  mutlaka gidilmesi gereken 3 mekan … Tam da bugün  Butik Kahvecilerde yeni nesil dalga sunumu başlamışken kimisinin sıklıkla sordugu üçüncü nesil dalga nedir? diyorsaniz kısaca bahsedelim : Kahveyi ham çekirdek halinde aldıktan sonra özene bezene kendi kavuran (bazen de böyle kavuran bir yerden alan) ve farklı farklı yöntemlerle demleyen butik kahveci işi. İşte sizlerinde sevecegi üçüncü nesil kahve sunumları da olan  3 mekan

Walter’s Coffee Roastery – Moda:  Breaking Bad dizisinden esinlenerek oluşturulmuş konseptiyle ilk önce dizi hayranlarının da sıklıkla uğradıkları Walter’s Coffee Roastery 3.nesil kahvecilerin en iyilerinden ilk sırada yerini alır desem abartmış olmayız.

istanbullularin-en-cok-tercih-ettigi-10-mekan_05112015145404

Ceviz Ağacı – Koşuyolu: Koşuyolu deyince akla ilk gelen gözde mekanlardan biri olan Ceviz Ağacı birbirinden lezzetli yemek ve tatlıların bulunduğu menüye sahip. Hatta diyetteyseniz de bu tatlılar size tatlı bir kaçamak bile yaptırabilir. Bir gün yolunuz Ceviz Agacıyla kesişirse mutlaka denemeniz gereken tatlılar arasında olmalı Malaga  🙂

Screenshot_2

J’adore Chocolatier – Beyoğlu:  Taksimdesiniz ve canınız tatlı mı istedi ? Çikolata cennetini Bilenler bilir ama bu eşsiz lezzetten kimseyi mahrum bırakmak istemedik.  Potikare desenli masa örtüleriyle lezzet dalgasının ustası Avedis Bey. Ballandıra ballandıra anlattılan mekanın en meşur tatlısı: ‘Oh La La Beatrice’.  Genelde gidenlerinde söylediği tek kötü şey mekanın küçük ve yoğun ilginin olmasından dolayı mı bilinmez ama beklediğinize değecek kadar çok sıra olması.

Screenshot_1

Dünyada bu zamana kadar 70’ten fazla şehirde ışık festivali yapıldığını biliyor muydunuz? Dünyaya ışığın gücünü ve tasarımın değerini anlatmak için iyi birer fırsat olan bu büyük ışık festivallerini,  İstanbul’dakine ise sayılı günler kaldı…

7 milyonun üzerinde LED ışıkla, heyecan verici etkinliklere dönüşmesiyle dünyanın en büyük ve en bilinen Işık Festivalleri  turistlerin ilgi odağı oldu.  2004 yılında Berlin’de yapılan festival,  Lyon’da ise kökeni 1643 yılına dayanıyor. Her yıl ocak ayında yapılan Gent Işık Festivali’nin en görkemli etkinliği 1930’da başlamış olan festival , Letonya’nın Riga şehrindeki  beşinci kez düzenlendi. Ayrıca kışın gelişini kutlayan Japonya’daki Nabana No Sato botanik bahçesinin Winter Light isimli festivalini, bir gün denk gelirseniz  kaçırmayın.

Ve simdi  Istanbul Light Festival’i 13-29 Kasım tarihleri arasında Zorlu’da. Daha önce gerçekleşen ve beğeneceğinizi düşündüğümüz festivallerden kareler …

1444394803_Lita_Albuquerque

1444394811_PITAYA

1444394844_TILT

lights2

loy-krathong

Screenshot_5

Screenshot_14

Screenshot_12

 

 

 

 

 

 

 

 

Yine bir polisiye romanı yine polis Nevzat.  Ama bu sefer ki konu başka. Osmanlı tarihi ve aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi. 2012 yılının Nisan ayında raflardaki yerini almış olsada Ahmet Ümit’in cinayet, aşk ve tarih ekseninde dönen polisiye romanı.

Kitaba dair : Karakterleri tanımak  için uzun bir süre harcamanız gerekebilir. Sıklıkla tekrarlanan 2 cümleyi  “ya ben öldürdüysem ” ”bütün işaretler beni gösteriyor ben öldürdüm” okumaktan sıkılsanızda kitap belli bir noktadan sonradan sürükleyici hale geliyor. Ayrıca güzel bir tesadüf karakterlerin birinin isminin ‘Şaziye’ olması.  Her ayrı bölümde cinayeti işleyenin kim olduğunu tahmin etmekte zorlansa da polisiye roman okumayı severler için keyifle okunabilecek bir kitap bence.